Sunday, February 20, 2011

21 Şubat

20 şubat 2011
bu yazıyı bitirmek için sadece 5 dakikam var
bu an'a gelmek içinse 20 yılım oldu.
4 dakika
tırnak yemeye devam ediyorum
bu konuda pek bir gelişme yok ehhe
ne var ki içim gerçekten rahat
3 dakika
ne kadar uzun sürdü o son yıl
19-20 arası da öyleydi
ama 0 eklenmesi o kadar da bir şey ifade etmemişti
0'lara bir şeyler eklemek ise bambaşka bir his
2 dakika
bugün tripod aldım
sabit fotolar çekmek için
karanlık ışıklarda
yakalamak için tüm detayları
gizseler bile kendilerini
solgun ve çekingen olsalar bile
göstersinler diye güzelliklerini
ve pişman olmasınlar
kırılgan ve nadide olmaktan
1 dakika
harika bir müzik çalıyor
dinlemeyi pek isteyebileceğim sesler
kulağımda çınlıyor
bir şeylere başlamıştım
bir şeyleri bitirmiş olmaktan
memnun değilim diyemem
diyemesem de bir şeyler
olacak her zaman diyecek bir şeylerim

iyi ki doğmuşum !

Thursday, February 3, 2011

Gergin Vajinalar:6

Uyan.Uyan.Uyan.Uyan.Uyan...Fatma gözlerini o kadar hızlı açtı ki görüşü parlak ışığın içinde paramparça oldu.İstenmeyen bu aydınlık azalmaya başladığında yavaş yavaş kelebekli perdeyi,pencere mermerini ve kalorifer suyunun duvarda bıraktığı kahvrengi paslı kalıntıları gördü. Doğrulduğunda başı dönüyordu ama kendinisi enerjik hissediyordu. Saat henüz oldukça erkendi. Önceki gece ne halde yattığı düşünülürse bu kadar erken uyanabilmiş olduğuna sevindi. Anlaşılan umduğu üzere rüya görmemeyi başarmıştı.
Ekmek almak için sokağa çıktığında yolun karşısında duran köhne gecekondunun yıkılmakta olduğunu gördü.Buldozer çatıyı parçaladıkça eski evin içinde kalmış iç karartan anılar da güneş ışığı altında ortadan kalkıyordu. Çarpışan molozları gürültüsü arasında terliklerini sürterek bakkala kadar yürüdü. Yol kenarındaki çöplerden dayanılmaz bir koku yayılıyordu. Ne var ki yüzsüzce parlayan güneş her şeyi daha katlanılabilir kılıyordu. Ekmeğin ucunu kemirerek evine dönerken kara sokak çocuklarına takıldı gözü. O kadar büyük bir şiddetle bakıyorlardı ki Fatma'ya bir an için tehtid edişmiş hissetti ve adımlarını hızlandırdı. ''Abla!'' .Arkasına dönüp bakmaya cesaret edemedi. ''Abla! Baksana!'' Sesler arttı ve annesinden öğrendiği gibi bağırıp çağırmak için arkasını döndü. Ne var ki hazırlandığından farklı bir tepki vermesi gerektiğini anladı ama ne olduğunu da bilmiyordu. Çocukların hepsi birden yırtık eşofmanlarını indirmiş ufacık penislerini alabildiğine kuvvetle Fatma'ya doğru sallıyorlardı. Bir yandan gülüyor,bir yandan laf atıyorlardı. İçlerinden bir tanesi ''İster misin bundan?'' diye bağırdı. Ve bu fesatla yaşlanmş çocuk sesi Fatma'yı kendine getirdi. Arkasını dönüp hiçbir şey demeden koşar adımlarla evine döndü.
Kahvaltı hazırlarken ekmek keserken az önce başına gelen olayları sindirmeye çalışırcasına yavaş ve uzunca nefes alıyordu. Dikkati dağıldığı için parmağını kesti. Açık kırmızı kan ekmeğin üzerine damladı ve açan çiçekler gibi bir desen oluşturdu. Fatma'nın sanata ne ilgisi vardı ne de kendisi sanatsal bir etkinlikle bulunurdu. Ne var ki yayılan kanın oluşturduğu görüntüyü öylece izlemek istedi. Yerlere de damlıyor olmasa kağıt havluya doğru koşup bu anlaşılmaz anı bozmayacaktı.
Tekbaşına küçük balkondaki küçük masada yemeğini yerken gri çatıların arkasında yükselen gökdelenlere baktı. Zengin insanlara hiç özenmediği gibi genelde küçümserdi. Paralarıyla kendilerini haklı gören kişiler midesini bulandırıyordu. Belki okulunda da babasının aylığına denk gelen fiyatta botlar giyen kızlarla bu yüzden anlaşamıyordu. Gene de,merak etmeden de olmuyordu değil mi. Düşünmeden ,nasıl olurdu ,ben olsaydım o botların içinde diye...

Gergin Vajinalar:5

Banyo.Fayansların arasındaki kahverengi lekeler.Köşesinden kırılmış bir ayna ve arzuların koku kılığında sindiği yalancı renkli kıyafetler.Sıcak suları zaman zaman kesildiği için soğuk duşlara alışmıştı Fatma.Artık umursamıyordu.Cildinin gerilmesi hayatında canını sıkan şeyler arasında oldukça küçük bir yere sahipti çünkü.Annesinin sakinlişmek için kullandığı haplarından birini attı ağzına. Klorla tadı acımış musluk suyuyla yutuverdi. Önce sol ayağını attı küvetten içeriye. Pürüzsüz yüzeye yavaşça basmak hoşuna gidiyordu. Bu gibi hoş hisleri olabildiğince uzatma çabasındaydı daima. Sonra sağ. Su parmaklarının arasına dolup taşarken bir gıdıklanma oluşuyordu. Sepsebiyi* yavaşça bacaklarından yukarıya kaldırdı,soğukla sıcak arasında kararsız kalan su Fatma'yla dalga geçer gibiydi. Daha yukarı gidince bir an ilkildi,bazı şeylere alışmak hiç mümkün olmuyordu. Karnına geldiğinde sol eliyle yavaşça kendine dokundu. Hiçbir zaman pürüzsüz olmayacağını düşündüğü teninin üzerinde geniş daireler çiziyordu. Su büyük damlalar halinde küvetin dibine çarptıkça içinde bir şeyler çözülür gibi oldu. Sonra derin bir nefes alıp kendini sıktı ve suyun tam altına girdi. Önce kafası ıslandığında aşağı inen suyun kaynadığını düşündüğü beyni nedeniyle biraz olsun ısındığını hayal ediyordu. Ve inandığını da hissediyordu görünüşe göre. Sırtındaki girintiden akan su doğrudan kalçalarının arasından geçiyor,bacaklarını yalayıp yavaşça yerde birikiyor,küçük girdaplar yapıp delikten bilinmeyen bir dünyaya ilerliyordu. Küçükken yaşadığı bir olay geldi aklına. Folklor çalışmaları esnasında havaya birden iğrenç bir koku yayılmıştı ve Fatma nedenini merak edip dışarı baktığında kanalizasyon deliğine uzanan uzun bir boru görmüştü. Biraz daha zorladığında kendini borunun bağlı olduğu bir araç ve sarı tulumları batmış işçiler. ''Ne yapıyor onlar öğretmenim?'' diye sorduğunda bir tokat yemişti. ''Önüne dön,işine bak! Yoksa sen de onlar gibi bok temizlersin!''. Vidanjör,gördüğü insanların işi buydu.
Küvetten çıktığında banyo nem içinde kalmıştı. Fayanslardan damla damla su akıyordu ve aynada gördüğü her şey birbirine kaynaşmıştı.Çevresine kaynayıp gitmenin çok da kötü bir seçenek olmayabileceğini düşündü. Bir şeyler vardı,kendine söylemek istediği,ama kelimeleri bulamıyordu,ve anlamıyordu içinden geçen dili. Gözlerini kırpıştırıp derin bir nefes aldı. Dik durmaya çalışırken omurgası çatırdadı. Bunun iyi mi kötü mü olduğunu düşünecek hali bile kalmamıştı. Sadece uyumak ve rüya görmemek istiyordu. Aynayı silip kendine baktı,odasından çıktığında olduğundan daha da berbat haldeydi,gözleri daha da şişmiş,dudakları büzülmüş ve derisi dökülüyor gibiydi. Saçlarını birbirinden ayırmak için dakikalarca uğraştı. Tarakta birikenleri bir çöp kutusuna atmaya üşendiğinden çamaşır makinesinin arkasına sıkıştırıverdi. Sakinleştirici etkisini göstermeye başlamış olmalıydı çünkü adım attığında dengesini toplamakta zorlandı.
Havlusunu bir kenara atıp üzerine ne olduğuna bakmadan geçirdiği uzunca bir şeyle yatağa bıraktı kendisini. Aklından geçen yüzlerce düşünceden birine tutundu,düşünce incelip kıvrıldı ve biçimsiz bir hal aldı,düşmeye başladı,ve düşmeye devam etti Fatma karanlıkta.