Tuesday, December 8, 2009

Sorar Kendisine

aç değilken
doyamamak asla
nasıl bir lanettir hiç düşündünüz mü
bununla yaşamak
nasıldır...
insanı ve eti
ayırt edemediğim günden beri
sandım en başta bu bir tanrı vergisi
anladım zamanla
değilmiş...
ellerim birinin kalbine gidiyor
pek de nazik olmayan bir şekilde
terlerken birileri
dudaklarımın kuruduğunu biliyorum
her ne kadar olsalar da kıpkırmızı
gittikçe soğuduklarını hissediyorum
kapanırken göz kapaklarım
şahit olmamak için kendi sanatımın icrasına
nefesim yavaşlıyor her anla
biliyorum...
ölürken içimdeki her şey yavaşça
yok muşum gibi davranıyorum
parmaklarım uzuyor daha da
ve inceliyor elbette
tırnaklarım keskinleşiyor
dişlerim görünüyor
aklımda
asla yeterli değilken aldığım sıcaklık
aradığım yakınlarda bir vücutta
hamlemi yapıyorum
pek de çabuk olmayan
kısa sürmüyor hiçbir zaman
parçalanıyor birinin ruhu
ve kemiriyorum benliklerini her ucundan
sahip olmaktan hoşlanmayan biri
olsam dahi
hayatımın anlamı olup çıkıyor aniden
bütün bunlar anlamsız görünseler dahi
ötesine geçemiyor etik kuralları
yıkılan bir insanın parçacıkları
etkiliyor beni oldukça derinden
ya da söylüyorum bir yalan daha
etkilerken kendi kendimi
alışkın olduğum gibi yalnızken
yapmaya mahkum olduğum gibi
bıktığım gibi
sıkıldığım gibi
gene de bitiyor birisi daha
tükeniyor karşımda
yanıbaşımda
kuruyup gidiyor farketmeden
sıkışık bir ortamda
acelesi olduğunu fısıldarken zorlukla
izin vermiş görünsem de ben
istesem de kurtaramam onu hapsolduğu yerden
:
:
:
:
:
Başlamadığı gibi
Bitmeyecek de
Sonu gelmeyecek
Varsa da her şeyin bir sonu

Bulamadığı için
Başlangıç noktasını
Kaybettiği için
Hayattaki amacını

Kavuştu ölümsüzlüğe
Akıl erdirilemeyen bir düzlemde
Yokken zaman geçirecek bir oyuncağı elinde
Ne yapacağım ben bu halde diye sorar kendisine!

No comments:

Post a Comment