Monday, December 21, 2009

Burçak'ın Dikkatine

Burçak bunun altındaki gönderilerimi okumuşsan zaten farketmişindir ben sadece okumadıysan diye söylüyorum,hiç iyi değilim!İyi ya da ona benzer kavramların üstüme yapıştırılmasından son derece uzakta bir yerde dönüp duruyorum öylecene.Cidden ne yaptığımı bilmiyorum.Birileri bana bir şeyler yapıp duruyor ama sesimi de çıkaramıyorum.Şimdi diyeceksin ki bunu neden buralardan doğru yazıyorsun.E şimdi emailini falan bilmiyorum ben hiçbir şey bilmiyorum.Moleküler biyoloji bilgi midir değil midir ahh çok basit,tabii ki evet!Ama hayır.Gördün mü yazarken bile kendi kendime yazmaya başladım.Artık kontrolümden çıkıyor Burçak ne yapmalıyım.Neden yapmalıyım.Nasıl yapmalıyım gibi sorular sormaktayım.Kimse bir şey söylemiyor.Kimse konuşmuyor herkes susmuş.Ağızlarını sadece yemek yemek ve zırvalamak için açıyorlar.Nerede olduğumla da ilgisi kalmadı artık evrensel varlıklar lar lar lar lar lalalala hahahha.Hayır duymuyor olmuyor sonu gelmiyor!Yaşamak neden gerçekten neden bazen merakım azalıyor.Birileri ıhhh hayır istemiyorum istesem de uzaktan izlemek bazen yetmiyor.Bağlanmak olmaz amaçlar koşul değil ki hiçkimse sosyal ilişki lüzumlu mu sence,bunu hiç konuşmuş muyduk?Onca şey konuştuk ben hiç dedim mi miimimimimi ihihihi,pardon,ama seni seviyorum diye kemale de dediğim kadar gerçek gerçekten de ama herkes ölüyor er geç.üzgünüm sen de o yoldasın beni gibi.sence önce hangimizin bedeni ölecek?bana bunları söyle lütfen ben ben bebeb eeee heheh hahaha. birisi vardı hatırlar mısın ayakkabıcı hani kekeleyerek konuşuyordu hiç söylemiş miydim otururken bir seferinde gloria jeanste hehe.be be bebbeben falan diyordu kopmuştum yatakta bile insan konuşur mu.bazen de susmak gerek evet...evet..ama hayır ben değil şimdi değil henüz değil bitmedi bitmez neden devam amaç nedir bilmiyorum ben bilmiyorum. söyle lütfen birine sor o söylesin sen bana söyle yalan olsa da umrumda değil bir yerde gerçek sadece kafamın içindeki elektrik dalgaları.ışık bile ne kadar yavaş halbuki milyarlarca yıl geçiyor ben görene kadar o yıldızları.kim bakar kim kim kikikiihihih geçmişe saplanıp kalmış tüm astronomlar.bilirsin istemiştim ben de olmayı onlardan bir tanesi bir zamanlar.ve de kamyoncularla burjuvalardır tepeden bakan ne komik değil mi mi miihihhih.ne var ötesinde ne var ne var ne var hepsi çok kolay çok çok kolay hepsini susturmak çok kolay! fazla kolay neden bu kadar zayıf! ve neden bu kadar yavaş hepsi ve ben sıkıştım gene bilmediğim yörelere! belki de olmalıydım basit görünen ama gözleri açık bir bağımlı! hahah kim biliyor ki ki hihihi çoktan öyle olmadığımı...mı...mı...

pil

Estetik olacağız derken götünü yırtanlar.

ehmmmmmmmmm pilim bitti belki de ?!?!?!?










ben de insanım ,di mi? di mi? ben de insanım di mi!?!? insanlığınız batsın püü.

nanananögögö xpxpxp xxcuzmebetchwtflolrodfl haha

canı sıkılan bir çocuk varmış çok da uzak olmayan bir günde
ne yapacağını şaşırmış
insanları birer oyuncak gibi görmeye başlamış
aslında insan insan ve gene insan demekten pek bir sıkılmış
ama bu konuda ne yapacağına dair hiçbir vizyonu yokmuş
almış eline makas ve jiletleri hepsinin yüzeyini istediği gibi oymuş
kendine kocaman kocaman kocaman bir oyun parkı kurmuş!
kumları kurbanlarının ağızından içeri boşaltırmış
gözyaşları karışıp da ayakları çamura batınca pek bir kahkaha atarmış!
HAHAHAHHAHA
BURASI NE DE OLSA BENİM BOKUMU YAPTIĞIM YER İSTEDİĞİM SİKİNDİRİK SAÇMALIKLARI YAZARIM AMCIK AAAAAAAZLILAR ÜHÜHÜHİHİHİ LÖÖÖÖL!!

canın ne demek istiyorsa ONU SÖYLE!
sonra da cehenneme kadar yolun var ,
eğer hala inanıyorsan kafana enjekte edilmiş
HAYALLERE!
ister misin
ister misin
neyimin farklı olduğunu
zorrrt
hiçbir şey!
o kadar ortalamayım ki
her şeyin o kadar ortasındayim ki
kenarlara savrulup gitmiş küçücük
minnnaaaaacııııöööökkkk
beynin
gözümdeki kıvılcımı çözmene
YETMEZ



not:bu not ben biraz kendime gelince yazılmıştır.kimse üstüne alınmasın.ben hep böyleyim,ima yok.valla.

Hayır

Hayır

Hayır sen değilsin istediğim

Hayır değildir o da bir başka arzumun resmi

Hayır vazgeçemem hiçbirinden avcumdayken kalpleri

Hayır bırakamam kendimi derinlere

Yaklaşmışken bu kadar acı vermeyen gerçeklere

Aradığım ilk andan beri günahkar bir peri

Kırık dökük aklını toplamaya bile üşenen,süzerken lekeli perdeleri

Hayır değilim hayatının anlamı

Dürüstlüğümle veriyorum kendime en derin acıları

Tadıyorum hepsinin kanını,olduğumdan bir hayli iştahlı

Yetmez asla,yetmez bana,yettiremem kendime tek bir ânı

Hayır

Hayır,diyemediğimden dolayı

Dolaşır birbirine kedi ile farenin ayağı

Kısılırlar bir kapana,duyulmaz asla feryatları

Monday, December 14, 2009

Pıhtı

O kadar komik ki
İzlemek kendini kalmazken geriye boş bir bedenden fazlası
O kadar komik ki
İzlemek bir şeylere benzeyen şekilleriyle kesikleri,ve akan kanı

Renkli bir bataklıkta bulmak kendini
Tanıdık ve bir o kadar da yabancı gelen
Rüyalarından çıkmış gibi görünen
Ama nedense sana huzursuzluk veren

Her adım attığında biraz daha hissettiğin
Dipteki tellere dolanmış etleri
Yollarını kaybedip buraya düşmüşlerdir dediğin
Her an yaklaşmakta olan kaderi

Özlerken dalgaları
Olsa da bu gerçek bir hayli şaşırtıcı
Bıkmışken karmaşadan
Bulurken kendini aydınlıktan korkarken

Ve eğilip bükülürken soğuk bir yıldızın altında
Tanrıların sana sırtlarını dönmüşken
Kalmışken herkese karşı zan altında
Bir kaçış olarak deliye dönerken çaresizlikten

Sakın aşağılara bakma
Göremeyeceğin için hiçbir şey orada
Kudurup inlerken her dakika
Pıhtılaşan bir cehennemden başka

Tuesday, December 8, 2009

:{

resmi olarak
derdimin ne olduğunu
açıklamaya karar verdim
az önce emin olduğumdan ötürü
beeeeeeeeen,
acileeeeeeeeeeeeeen,
ONA BAKTIĞIMDA HAYRANLIK DUYACAĞIM

YANINDA BULUNMAKTAN SIKILMAYACAĞIM

YOKLUĞUNDA KOKUSUNU UNUTMAYACAĞIM

HER AN ÖZLEMLE ANACAĞIM

bir ya da daha fazla birey ile etkileşime geçmek istiyorum..
tamam mı
derdim buydu işte
bu kadar basit


kimseyi özlemedim
kimseye güvenmedim
kimseden beklemedim

bunları yaşamak istiyorum
çektiğim acının daha küçük bir yüzdesinin sentetik olmasını,
iç sesimi kahkahalarımla bastırmayı bırakabilmek istiyorum
kendi boğazımı kesmeye ramak kalmışken
başımı kaldırdığımda
vazgeçmeye değecek bir şeylerin varolduğunu görmek
yaşamın anladığım kadar tesadüfi olmadığını
yanıldığım görmek,

YANILDIĞIMI GÖRMEK!

Doğduğu andan beri arkasına baktı
Gerçeği kapatan perdelerin
İstedilerse de çevirmesini başka yöne kafasını
Sinmedi köşelere olsa da yaraları ne kadar derin

Renkleri yaşadı ve
Dillendirdi en güzel şarkıları
İçinden geçtiyse bile notaları
Sundu çevresine rüya gibi dakikaları

Ne var ki farkındaydı artık
Çok geçti geri dönüp olmak için bir aptal
Tüm kelepçeler kırılmıştı artık
Bu eziyet niyeydi varken geçip gitmek,düşüşüne hayret ederken bir aptal!


Sorar Kendisine

aç değilken
doyamamak asla
nasıl bir lanettir hiç düşündünüz mü
bununla yaşamak
nasıldır...
insanı ve eti
ayırt edemediğim günden beri
sandım en başta bu bir tanrı vergisi
anladım zamanla
değilmiş...
ellerim birinin kalbine gidiyor
pek de nazik olmayan bir şekilde
terlerken birileri
dudaklarımın kuruduğunu biliyorum
her ne kadar olsalar da kıpkırmızı
gittikçe soğuduklarını hissediyorum
kapanırken göz kapaklarım
şahit olmamak için kendi sanatımın icrasına
nefesim yavaşlıyor her anla
biliyorum...
ölürken içimdeki her şey yavaşça
yok muşum gibi davranıyorum
parmaklarım uzuyor daha da
ve inceliyor elbette
tırnaklarım keskinleşiyor
dişlerim görünüyor
aklımda
asla yeterli değilken aldığım sıcaklık
aradığım yakınlarda bir vücutta
hamlemi yapıyorum
pek de çabuk olmayan
kısa sürmüyor hiçbir zaman
parçalanıyor birinin ruhu
ve kemiriyorum benliklerini her ucundan
sahip olmaktan hoşlanmayan biri
olsam dahi
hayatımın anlamı olup çıkıyor aniden
bütün bunlar anlamsız görünseler dahi
ötesine geçemiyor etik kuralları
yıkılan bir insanın parçacıkları
etkiliyor beni oldukça derinden
ya da söylüyorum bir yalan daha
etkilerken kendi kendimi
alışkın olduğum gibi yalnızken
yapmaya mahkum olduğum gibi
bıktığım gibi
sıkıldığım gibi
gene de bitiyor birisi daha
tükeniyor karşımda
yanıbaşımda
kuruyup gidiyor farketmeden
sıkışık bir ortamda
acelesi olduğunu fısıldarken zorlukla
izin vermiş görünsem de ben
istesem de kurtaramam onu hapsolduğu yerden
:
:
:
:
:
Başlamadığı gibi
Bitmeyecek de
Sonu gelmeyecek
Varsa da her şeyin bir sonu

Bulamadığı için
Başlangıç noktasını
Kaybettiği için
Hayattaki amacını

Kavuştu ölümsüzlüğe
Akıl erdirilemeyen bir düzlemde
Yokken zaman geçirecek bir oyuncağı elinde
Ne yapacağım ben bu halde diye sorar kendisine!

Tuesday, December 1, 2009

saniyede bir milyar yılı gördüm

yeni bir adım atana kadar izleyeceğim
ve izleyeceğim
en iyi yaptığım şeylerden biri nasıl olsa
belki de en iyisi
hepsinin arasında

atlamadan önce sindireceğim
güzellikleri
içimde eriteceğim
ve beni yakıp,bir ağacın kökleri gibi derinlere inmelerine
hiç ses etmeyeceğim

uyumadan önce son bir kez
göz gezdireceğim
pürüzsüz tenlerde
ve sıcak titreşimlerinde
nefes alıp veren,orada değilmişçesine

beş litre kanım ruhumu da söküp akmadan kızıl manzaranın üzerine
ilk seferiymiş gibi doyuracağım kendimi
hayranlıkla alkışlayacağım tüm sesleri
en kısığından en gürültülüsüne
hepsi bir orkestranın sözleriymişçesine

bildiğim için uzun zamandır
olmadığını hiçbir şey korkacak
üzülüyordum az zamandır
olmadığı için hiçbir şey koşacak
koşacak ve tüm gücümle sarılacak

bırakmadan hayat denen yanılsamanın eteklerini
kirli tırnaklarım tüm inatlarına rağmen
gülümseyeceğim bir kez daha
tüm varoluşun kucağına
aslında gerçek olmasa da



Soğukmuş Lan

son zamanlarda çok yorulduğumu hissediyorum
sanki parça parça dökülüyorum
ve bunu inkar etmekte inadımı sürdürüyorum
belki de bünyemin kapasitesinin ötesinde görevler yüklüyorum ona
ya da belki sadece yol yorgunluğudur,
bilemiyorum.
yediğim şeyler besleyici olsa da yemek düzenim
zarar görmüş durumda
ne zaman yediğimin farkında bile değilim
sabahları uyanmakta zorluk çekmeye başladım
akşamları ise uyuyamıyorum
belki de uyuyabiliyorumdur
ama kendimi zorluyorumdur
bilemiyorum.
burası öngördüğümden daha farklı bir şekilde soğuk
sabahları dışarı çıktığımda her yeri buz kaplamış olarak buluyorum
havadaki nem olduğu yerde donuyor
kırağı dedikleri olay bu olsa gerek
ne var ki anlatıldığı gibi şirin değil
bazen yerlerde yürümek zorlaşıyor
her yer kayganlaştığı için
çimlere bastığımda çıtırtılar duyuyorum
donmuş çimlerin kırılma sesleri...
gözlerim daha hassas hale geldi
artık güneş gözlüğü olmadan aydınlıkta duramıyorum
gözlerimi açmakta gerçekten zorluk çekiyorum
sabah ve akşam saatleri arasındaki sıcaklık farkı çok fazla
derslerimin geç saatte bittiği günler
odama dönerken üşümekten kaçmak için
sabahları kaşınmayı göze almak zorundayım.
sebze ucuz ama et oldukça pahalı
dilediğim kadar et yemeği yiyemiyorum
özellikle de kırmızı et,
bir aydan uzun zamandır hiç tüketmedim.
drama çalışmalarım sıhhiye'deki bir tiyatro salonuna kaydırıldığından
artık ders çıkışlarında oraya gitmem gerekiyor
bir buçuk saat erken çıkmalıymışız
görüşüne göre istanbuldaki hayat tarzımdan firarım pek de uzun sürmedi eh
ironik...
belki de ben diğer insanların aksine hayatımı ani ve büyük felaketlerle değil de,
sürekli ve en kötü ihtimalle can sıkıcı olan problemlerle yaşıyorumdur
bir takas olarak
çok da şikayetçi olmamalıyım belki de
bilemiyorum.


Can'dan itirafları okudunuz. İyi geceler yaşayan organizmalar.

Zalimler

Bunlar bunlar bunlar böyle
Yaşarlarken kendi hallerinde
İster ister isterlerken
Bir yudum da olsa kaybettikleri saniyelerden

Dilerken dönmeyi kendi çevrelerinde
Değil ama,hatıralarındaki günlere
Bilerken orakları kanlı ellerinde
Sırıtırlar sinsice,kaçıp gidebilenlere

Seyrederler arkalarından
Zalimce bir kikirdemenin eşliğinde
Boğazları kesikse de hiç hırıldamadan
Salınırlar her an ihanetin eşiğinde

Çekemezken izlemeyi
Fırsat bulmuşken özgürce uçup gidenleri
İsterler cenneti yerle bir etmeyi
Dirilirken nefretlerinden,yeniden,gelmeyecek son seferi

Sunday, November 29, 2009

Eroin-Kokain-Amfetamin-........

Rüzgar esiyor bir kızın dişlek kıyılarında sabahın ilk ışıklarıyla
Titrek nefesimin dalgaları vuruyor makyajdan görünmeyen yanaklarına
Yaşlanıyor çiziklerle dolu ahşapta ilerleyen aydınlığın her bir ânıyla
Tüm gençliğini inkâr ederken kırık ruhu güzelliği ölüyor yanıbaşımda

Dönüyor palyaçolu duvar kağıtları ve eskiden kalma tüm ihtişamıyla çevremde oda
Evlerine dönerken yakın zamanlı anılar,siniyor tehtidkâr sorular aklıma
Ve savunmasız yakalıyor beni turuncu oklar,kör ederken kaşındırıyor da
Cürret ederim atlarmışçasına karanlık sulara kapıya doğru bir adım atmaya işte tam da bu anda

Haykırırken içimden yardım çağrıları,bilirken duyan bir bedenin olmadığını,çıldırmışça
Açamazken çöl gibi kurak ve çatlak dudaklarımı,sarılmış gerçek bir aşkla tutunmuşçasına
Yanarken her nefeste,emin olamazken kim olduğuma,varamazken bunun ayırdına
Yığıldım uzayıp giden yerlere,uzayıp gidebilecekmişçesine,inanamazken hâlâ bu soğuk tecrübenin hiçbir anına


Ne Güzellikler Halbuki

Umutlar verdi
Sonsuzluğu vadetti
Tükenmeyen bir arzuyu
Gözlerimin önüne serdi

Sanmıştım en azından
Kanmıştım bir tanesine daha,sancılı oyunlarından
Ağırlamıştım hançerlerini sırtımda,
Yapamazken hiçbir şey,akan rüyaları seyretmekten başka

Çömeldim yavaşça
Hayran kaldığımdan,demek isterdim
Uzandım ayaklarına
Bunda bile bir sanat sezdim demek isterdim

Hayallerim az önce tükenmişti ne var ki!
Kalmamıştı çareler affedilmek için!
Kestirmeler tıkanmıştı artık benim için!
Ne güzellikler söz vermişti halbuki...

Tuesday, November 17, 2009

Bütün bu sorular sorduğum
Çok aptalca hissettiriyor herneyse
Hoşçakal

Köşeyi döndüğümde
Onu fısıldarken duydum gene
Hoçakal
Dediği buydu
Hoşçakal


Thursday, November 12, 2009

Sevgilerimi Veriyorum

sevgilerimi veriyorum hepinize
hayır bu sefer saklamayacağım

yerinde bulamadığım
kendime...

hayır,bu sefer esir bırakmayacağım
sözlerimde...

hepsi sizin olsun
son damlasına kadar
benden ırak olsun
son ânıma kadar

vazgeçmek değil bu
sadece,
izin vermek bu
sevgiyi sevebilmek için,sadece

korkmamak için güzellerden
kovalasalar da bazen beni
kabuslarımda,tam da güvenliği bulmuşken
bırakmasalar da peşimi

ve bazen feda etmek kendini
amaçsızca hatta anlamsızca
uzuncana aramışken benzer değerleri
yüzleşmek aynalarla

kırıklarsa da
saymadan parçaları,incelemeden kesikleri
kırgınlarsa da
deşmeden anıları,görmeden yaraları

bıkmadan ve usanmadan
kaçmadan ve asla tepeden bakmadan

sevgilerimi veriyorum


(yazarın notu: intihar mektubu gibi oldu babes Burçak :D )

Saturday, October 31, 2009

bok ye

Neden heykel gibi duruyorsun
Neden bu kadar dik
Neden bu kadar lanet olasıca dik duruyorsun!

Benim gibi olmaktan utanıyor musun?
Gerçeği görmüşsen de bundan korkuyor musun?
Kaçarken duramayacağını bilmiyor musun?

Friday, October 30, 2009

Kafadan Çatlak ve Üşüyor

ehhehehe
ahhahahah
başka başka nasıl gülünür bilir misiniz
başka başka ağızlarla
başka şivelerle
taklit taklit ederken ken keneleri
böcekler gibi haşırdarken geceleri
kırılırsa dişlerin
dökülürse o güzel kirpiklerin
kime güleceksin güzelim

o o omuzlarıma dok
hayır hayır değil muzlarıma
dalga ge geçmiyorum bu akşam
omuzlarıma dokunsa ve ısıtsa
derimi yaksa ve kavursa
kızıştırsa bir ta tavada döndürür gibi beni
döndürse havalarda fırlatsa be beyaz
çarşaflı yataklara
lazım değil yumuşak o olmaları çok da

üşürken ben ben ben gene ben hep ben
işte bu bencilliğinde boğulan ben bitmeyen bu akşam
vak vakitlerinde öt ha hayır örterken
üstümü örterken ya da örtmeye çalışırken
ördekler gibi kıvrılırken annemin ka kanayan
hayır kanamayan beyaz kanatlarının altına
titriyorum daha da fazla her geçen anla
ruhumu delip geçen her anla

anlamaz ki anlatsam uzun uzun yalan atsam
boynuna bir halat atsam da sallandırsam
anlamaz ki ço çocukken hayır çoktan çoktan
yitirdiğini o sefil hayatını,anlatırsam
anlamaz ki...........

o o,o hala burada,bilirim,bu burada bir yerde
sarılır hala kemikleri sayılan halsiz vücuduma
gezdirir ellerini okyanus ve dağlarımda
dağlar her dokunuşu,arzumu dağlar
kaçmak isterken kafamdan,yarıklar açar aklıma
düşünemem daha fazla
tadarım mutlak özgürlüğü ben de en sonunda
bedeli bir hayli ağır da olsa

Tuesday, October 27, 2009

1 Ay Sonra Istanbul

hiç özlemedim
oradaki herhangi bir şeyi de özlemedim
havası aklıma gelip duruyor
son 3 gündür
nemli nemli,bok gibi
annemin iddiasına göre soğukmuş
umarım gerçekten de öyle olur
olursa da tek tesellim o olur
görüşmek istediğim birileri var
ama sonuçta on parçaya da bölünemem
ben tolga değilim eh :)
o kadar merak edenim yok
kimse mesaj yağmuruna da tutmadı
istemem zaten..
herkes yerini bilsin
evin içinde oturmak için drama topluluğu çalışmalarımı ertelemek zorunda kaldım
bundan hoşnut değilim
bu zamana kadar hiç aksatmayıp birden böyle bir şey yağmış olmak bana yakışmadı
ben de kendime yakıştıramadım
ivedik,i have dick demekmiş...
bence çok malca
malca demişken aklıma istanbul geldi
bok yesin
cidden..
odtüdeki mallar da özleyip duruyorlar
'arkadaşlarımı özlediiiiiim'
'ailemi özlediiiiiiiiim'
'geçen sene aldırdığım çocuğumdan geriye kalanları özlediiiiiiiiim'
çok farklı ifadeler değiller bence
bazıları da göt gibi gülüyor
gülmek herkese yakışmıyor
ama bana yakışıyor tabii ki
bana ne yakışmıyor ki
götümle bile gülerim
HAHAHAHAHAH!!
bok ye
cumartesi 23.12'e kadar oradayım
mümkünse aylarca bir daha gitmek istemiyorum
offf...
torontoya siktir olup gittikten sonra
kendi hayatımı yaşamak istiyorum
kendi istediğim adamla yatıp
kendi istediğim yere gidip
kendi istediğim gibi ölmek istiyorum
o kadar
ölüm son değil
bilmesen de
inanmasan da
gerçi inanmaya gerek yok
cahiller bile ölümsüz
sadece
farkında değiller
öbür dünyalar olacaktır
öbür evrenler
ve adını bilmediğimiz,
boyutlarını hayal edemeyecek kadar aciz olduğumuz
nice yerler
yerler
yerler
...

Saturday, October 24, 2009

Saçmalıklar

Hiç
Hiç
Hiçbir şeyi
Değiştiremezken

Sıkışmışken doğrularla
Doğrulukların arasına
Öpemezken sevdiğini
Dudaklarından

Bakarken sadece
Uzaklardan
Öylece
Korkarken bir başına kalmaktan

Çekinirsin uçurumdan aşağıya atlamaktan
Bilemediğinden çıkacak mı karşına bir kurtarıcı
Bilemediğinden ne var hepsinin de dibinde
Bilemediğinden devamında ne bekler seni en kötüsü de

Korkarsın iliklerine kadar
Bulanırsın,aşığının fırçalarını temizlediği sular kadar
Gözüksen de rengarenk en az bir gökkuşağı kadar
Bitiksindir tek gecede tüketilmiş herhangi birisi kadar

Gene de vazgeçmezsin olduğun için inatçı
Ve zannedildiğin için bir üçkağıtçı
Yüzsüz hissetmezsin kendini
Çıkarmazken yüz katlı maskelerini

Koşarsın peşinden izini kaybettirmeye çalışanların
Ucu bucağı belirsiz kuyruklarını görünce yılmazsın
Farkındaysan da bitmeyebileceğini bu kovalamacanın
Kırbacı vurur arzularına,sürer istediği yana,alevlenen hırsın

Kıstırdığında hepsini bir kenara
Sorarsın kendine,'ne yapmalı şimdi bunlarla?'
Fısıldarlarken kulaklarına
Hatırlarsın tekrar buradasın,neden ama

Gökler çatırdarken zevkle dinlersin dünyaların çarpışmasını
Karmaşa kendini dilimlerken,her şeyin bir sona varmasını
İndirirsin orada olduğunu çoktan unuttuğun orağını
Bitirirsin sana ne acımış ne de rahat vermiş bütün bu saçmalıkları

Tuesday, October 13, 2009

dododo

Ne kadar güçlü görünsen de
Zayıf hissedersin bazı zamanlardan geçerken
Seni sen yapan şeyler
Oldukça sıkıcı gelen hani artık
Ummazken geriye dönen bir yol görmeyi
Bulursun kendini dönüp duran bir labirentin içinde
Tüm kapılar saklambaç oynar gölgenle
Kör eder bir damla ışık bile seni
Boğulursun içinde tekrar tekrar
Yerin yokken sığınacak zifiri karanlıktan başka
Dönersin arkanı canavarlara
Onların istediği de budur ya
Yakalarlar seni kırılgan omurgandan
Kirli tırnaklarını görürsün önünde
Bulanmıştır kömürleşmiş kanına
Gözlerin henüz kül olmamışsa
Kaçmak istediğinde farkedersin ki
Üzerinde durduğun gezegen bir fare tekerinden değilmiş
Büyük,değilmiş bir yaşadığın bir mutluluktan büyük
Yüzüne çarpıp durursun
Bakışların engellenir ve kendine mahkum olursun
Sıkılmak bile bir değişiklik iken bu koşuşturmacada
Nereye gittiğini bilmeden
Sormaktan da hayli bir kaçınarak
Olmak istediğin gibi davranıp
Her şey yolundaymış gibi gülümsersin
Önemi yoktur kime ne kadar yalan söylediğinin
En fazlasını bizzat kendine ayırdığından
Önemi yoktur kimi ne kadar istediğinin
Tek sahibin kendin olduğundan
Ama maalesef sen de onun kölesi olduğundan.

Wednesday, September 23, 2009

Gözü Kapalı

Sen durağanken
Ama buna rağmen her şey değişirken
Kendine asla izin veremezken
Gözlerini kapa bir anlığına
Renkleri hatırla
Özellikle de kırmızıyı
Çünkü göremezsin onu karanlıkta
Ve orada,mavileri ara
Çünkü göremezsin onu yeraltında
Bu seferlik yeni bir şeyler dene
Sıkılmadın mı külleri koklamaktan sen de ?
Tutunacak bir dalın bile yokken
Her daim tutuşmaktan yorulmadın mı sen de?
Balıkları düşün gökyüzünde
Senin gibi sıkılmışlar belli ki kendilerine verilen yerlerinde
Basitçe,tatmin olmamışlardır belki de
Her kuyruk darbeleriyle ayrı bir fırtına koparırken
İzlerler çatırdayan ve elektriklenen renkleri gökyüzünde
Anlarlar mı sence ?
Ne büyük bir güzelliktir bu kendi içinde
Ne var ki sadece kendi içinde
Tıpkı senin gibi,kendisi için ve kendince
Kapalıyken gözleri evren
İzler yansımasını bencilce
Göstermeden ruhunu izleyenlere
Mükemmelliğinin sırrını bile vermezce
Yetiniriz zevkten kıpırdaşan kirpiklerine kilitlenmekle biz de
Belki de dalga geçerken hepimizle...
Derken 'zavallılar!' büyük bir ironi içinde
Daha açamazken gözlerini,
İzlemekten alıkoyamazken sadece ama sadece kendisini
Bükülürken her anla biraz daha
Unuttuğu merkezine doğru,yarı kör olsa da
Bulacağına inanırken yolunu
Bilmezken henüz,sonsuzdan beri yanılıyor olduğunu
Üstüne bir de,artık bomboş olduğunu...

Sunday, September 13, 2009

Hiçkimseydin

Yanıma oturmak ister misin ?
Uzun bir yoldan gelmesen de biraz dinlenmek?
Belki biraz şefkat,
Ve yanında biraz da bağışlama?

Korkma,çünkü tekbaşınasın
Burada sana zarar verebilecek hiçkimse yok
Hiçkimse
Seni umursayacak hiçkimse

Aah,ama endişelisin
Hayır bunun için suçlu arama
Sadece sensin
Kendini kovalayan

Ama bir türlü yakalayamayan
Parçalanmış ve kaygan
Kim yardım edecek şimdi bu zavallıya?
Kendini toplayamayan

Pek unutkan
Pek de bir kırılgan
Oldukça salgırgan
Ama gene de ayakta duramayan

Bu zavallıya kim yardım edecek?
Var mı artıran?
Sürünürken yerleri yalayan,
Bu zavallıya bir el verecek olan?

Kötü bir çocuktun
Her zaman huysuzdun
Küstahtın ve kudurmuştun
Merak dediğin bu zalimliğinle
Herkese kan kusturmuştun
Üstüme akan gülümsemenle
Yüzümü buruşturmuştun

Hiç sevilmediğin için
Hiç sevmedin
Hiç beğenilmediğin için
Hiç beğenmedin
Hiç denemediğin için
Hep denendin
Hiç dinlemediğin için
Hep sessizdin
Hep tepkisizdin
Hep hiçkimseydin

Ben

Ben
Ben
Ben
Demekten
Bıkmışken...
Sen
Göremezken
Başka şeylere
Bakamazken
Bakışlarını
Kendinden
Alamazken
Kendinden
Kopamazken
Donarken
Gözlerinden
Kaçarken
Çarpık bir gülümsemen
Beklemezken
Karşılık,ve sormazken
Ben
İçinden geçerken
Birden
Hiçten
Fazlası değilken
Hiçken
Kendini bana bırakırken
Sen
Sallanırken
Ben
Parlayan yıldızları izlerken
Aklımdan aşağıya sarkarken
Sen
Vazgeçemezken
Gerçekten de çok geçken
Zaten
Güneş kızgınken
Korkularkım baterken
İkimize birden
Gene de sönerken
Ayla beraber geldiği yere dönerken...

Tuesday, August 25, 2009

Yabanice Bir Gülüşle

Geçip gittiğinden her şey gibi
Geçmişin de her bir yanından
Farketmez gerçekten de
Nasıl baktığı arkandan
Sıkılırken şimdi
Bıkacağından korksan da geleceğinden
O kadar da kolay değildir
Umursamamak kendini bile
Unutacağından kendini bile
En geç kendin de geçince
Kalınca birilerine ait geçmişte
Bakamazsın da geleceğe
Düşünmeye gerek yok gördüğün üzere
Üzülmeye gerek yok belli ki göremediğin üzere
Bilmekten kaçma
Çünkü bilsen de bir anlıktır
Silmekten korkma
Yapışıp kalsa da pek kararsızdır
Tazikli bir affedişle
Her şeyi temizleyebilirsin
Nazikçe bir jestle
En derin önyargıları eritebilirsin
Elinin hoş bir hareketiyle
Milyonları kendine aşık edebilirsin
Ya da köklerini kazıyabilirsin
Basar gibi kırmızı düğmelere
Koşar gibi at kılından tellerde
Evreni doldurabilirsin
Benliğinle
Sadece kendin için
Sadece istediğin için
Sadece sen böyle sevdiğin için
Bencilce ve
Yabanice
Bir gülüşle
Rüzgara kapılıp giden balonlarının ardından bakar gibi
Bakarlarken sana
İzleyebilirsin
Küçük insanları
Bir tanrı olursun
Ve dünya da sana özel bir oyun parkı


(Kendime geldim Burçak -biliyorum ki :D - gördüğün üzere :D)

Saturday, August 22, 2009

Buymuş

Titreyecek gibi oluyorum bazen
Başımdayken birileri
Ve bir başımayken ben de
Artık parlak şeylere bakamazken

Devrilecek gibi oluyorum bazen
Yıkacak gibi köyleri
Tek seferde yığılırken yeşil çimlere
Pek de uzun olmayan boyuma rağmen

Eriyecek gibi oluyorum bazen
Dokunurken ruhuma yabancıların soğuk elleri
Dönüyorum buzdan bir heykele
Kalbim ilk kezmişçesine atarken

...

Salarken ipleri
Beni hayata bağlayan
Bakarken geri
Beni hayattan koparan

Bir bıçak gibi geçen
Bitmeyen bu rüyamın içinden
Bir kaçak gibi gizlenen
Bitmeyen bu mecburiyetlerimden

Daha vazgeçmemiştim
Henüz koyvermemiştim
Akıl da edememiştim
Henüz düşünememiştim

Kaçıp gitmeyi bizleri de yanıma alıp
Unutmayı bütün sizleri
Onları
Ve bir türlü nesli tükenmeyen
O'nu...

Kendimden mi geçmiştim
Yoksa sadece fazla mı içmiştim
Su sanıp yutkunduğum bu zaman kumundan
Bir türlü kurtulamadığım,çok fazla umduğumdan

Sandım ki yaralarımı saracak
İnce belinden akarken altından benliği
Kandım ki öylesine çabucak
Bitince sonsuz görünen iyi niyeti

Göremedim ki bağrımı açacak
Kendince savurduğu jiletleri
İnanmadım ki beni kalbimden vuracak
Kesince saçımdan bir tutam perçemi

Buymuş halbuki
Tüm gereken öldürmek için beni
Duymamış belli ki
Sadece sevmek için geldiğimi






Wednesday, August 19, 2009

Hep Benden Geçer

Çöldeki bir kum tanesi nedir ki
Savrulup giderken sayısız yoldaşlarıyla güçlü bir fırtınada
O yoldaşları ki her biri kırarlar bir ötekini
Mahvolup giderken sayısız çarpışmalarla en zayıf rüzgarda

Okyanustaki bir su damlası nedir ki
Zıplayıp dururken sonsuza dek ulaşmak için Ay'a
Çöker derinlere bir kez daha,parçalarken kendini
Kalır gözden ırakta,unutulur gider binlerce yıl daha

Kumsalda bir çakıl tanesi nedir ki
Olur bazen yüzlercesi,sonsuzluk gelen bir anda kocaman bir kaya
Örterken henüz çürümemiş cesetleri
Çekilir ıslak gecelere,onun aşkı daima geri gelir ne de olsa

Çölde bir kum tanesi nedir ki?
Fırtınada bir kum tanesi nedir ki?

Sunday, August 9, 2009

Burada Olmayan Burada Kalamaz

Hiç değildin ki burada
Kalmak istedin ama burada
Nedendi ki bu inadın?
Hiç tükenmedi mi sabrın?

Sayısız şikayetlerimi işitirken
Ve acıdan nefesin kesilirken
Farketmedin mi zaten yoktun
Hiç görmedin mi,bu oda kadar bomboştun

Hepler tükenmişken yalanlarında
Akıllar alınmşken kırmızı şâşâlarla
Nedendi ki bu inadın
Kurtayamacağını bildiğin soluk varlığına bu bağlılığın

Yenikken kollarımda
Kanarken yaraların da
Barizdi çoktan kaybettiğin
Kalmamıştı üçkağıt denemediğin

Çekiştirirken sen mermerden yakalarımdan
Kazınmıştı gözlerine kaderin,pek bir acınası olan
Yalnızdın,ve gerçekten bir yalan
Yalnızdın,ve gerçekten bir yalan

Kalmak isterdin burada
Hiç olmadan burada
Yanımda olmadan bir an dahi
Kalbime uğramadan bir kez dahi




Monday, August 3, 2009

Bence Prosedürü Geçmeliyiz

Neden burada olduğumuzu biliyorsun
İtiraf etmesen de benim istediğimi istiyorsun
Neden orada dikildiğini bilmiyorum
İtiraf etmesem de buna dayanamıyorum

Bileğinin bir dönüşü kadar yakınken sana
Biliyorsun ki sadece bahane üretiyorsun
Nefesinin bir esişi kadar yakınken sana
Nafile ama,kendine hakim olmaya çalışıyorsun

Beklemek ne sana ne de bana yaramış
İteklemek ise fazla sert bir manzara için bu kadar güzel
Kekelemek boşuna,bilirken şiirler bu kadar güzel
Gizlenmek ise eski moda,görürken yüzünü yüzümde,kızarmış

Sana sarılırken unutacaksın nereye gittiğini
Sana karışırken sarhoş olacaksın
Koymadan ıslanan dudaklarına bir damla bile zehiri
Donup kalamadan bu karmaşanın hızından,kendini salacaksın

Her yer kaynarken duramam fokurdamadan
Bakışların içime dolarken duramam kıvranmadan
Yer yer taşarken duramam davranmadan
Kalp atışların dünyamı sarsarken duramam belini kavramadan

Buradayım
Ve buradasın
Oyalanmayalım
Yarım kalmasın

Bu denli doluyken boşuna beklememeliyiz
Kibirli görünürken kendimize inananmamalıyız
Sinirli dururken kazara sakinleşmemeliyiz
Bence prosedürü geçmeliyiz

Friday, July 31, 2009

Bakmadın Geriye

Bakardın aşağılara,koşarken yamaçlara,yaklaşırken her adımda uçurumun kenarına
Nedendi bütün bu acele,ve neden hep sona kalırdın alacakken zamandan payını
Yatarken efendilerin kuş tüylü yastıklarda,nedendi bu çile çektiğin hayatta kalmak adına
Son damlasını dahi içemeden sen savurmuştu kavruran bir rüzgar onu da
Seni de savuracağı gibi yakında,çelimsiz ve kuru bir yaprak gibi,pek yakında

Direnmek istedin,bir amaç istedin,acı çekmek uğruna bir sebep istedin
Dilenmek değildi sana göre,gururluydun başını eğmek için fazlasıyla
Başını vurduğunda soğuk bir kayaya,işte o zaman fark edermiş gibi hissettin
Önemliydin ilk defa,bir hiç değildin,inanmıştın artık gideceğine hiç değilse bir an için olsa da
Gitmedin

Üzülürken aldığın her soğuk soluk için,sayarken dökülen dişlerinden dökülen buzları
Keserken dilini hiç sahip olmadığın,elmaz kabzalı keskin bir hançer gibi
Biliyordun artık bir şeyleri,bilen senin gibi nadide ve maznum bir güzelliğin değerini
Tek arkadaşın,tek yoldaşın,ve tek aşığın olmuştu şükranla karşıladığın bu yeni acı
Kestin bileklerini

Tekrar ve tekrar,hep yeni açılardan açılan yaraları bir sanar eseriymişçesine izledin
Sevgiyle ve hayranlıkla,şaşkınlıkla hatta,indikleri zamanlar derinlere
Kalbine söz geçiremezken hiç kimse,durdun bir anda,unutulmuş bir anda,gidemedin daha ileriye
Ama kalmadın da bizim bildiğimiz evrende,süzüldün başka diyarlara,dönüp bakmazken fanilere
Bakmadın geriye

Thursday, July 30, 2009

Özlem

Özlersin ya bazen bir şeyi hani kıskanmıştın bir zamanlar herkesten
Çıkmaz ya her şeye rağmen,ruhunu kazısan da sakatlanmış beyninden
Bıkmaz da kimseye rağmen,etseler de her türlü hakareti ona en kötüsünden
Terketmez ya seni buna rağmen,gücenmez utanç duysa da ihanetinden

Çoktan yitip gitmişken sen kendini içine attığın bu aynalı labirentlerden
Yoktan varolmuşçasına dolanır kendini boğazladığın bu kanlı çakıllardan geçerken
Dolunaya kemer atmışçasına şahlanan dalgalar bu cinayetin kanıtlarını derinlere çekerken
Oynaya oynaya süzülür paslı bir çapanın zincirinden aşağı,dökülen bir gemi sığdan seyrederken

Üfler melteme tutunan bir öpücük,izlerken geriye kalanları senden
Kırmızı yanakları soğuktan ya da üzüntüden titriyormuş gibi görünürken
Küfler sararken saçındaki çiçekleri,belirsiz bir nedenden hepsi bir bir çürürken
Farkedersin işte o anda,olmadığını ufkun düz bir çizgi ve eridiğini yıldızların sen yürürken

Açılır bin bir kapı her yanında,kucaklar gibi seni esnerler,sen hala nerede olduğunu anlamamışken
Seslenirler uzaklardan,duyarsın ama yanıbaşında tanıdık sesler,sen daha mantık yürütmemişken
Uzun bir adım atarsın,ilkmiş gibi bir coşkuyla ve gururla,vaziyeti hala hesaplamamışken
Dalarsın sana güzel gözükenlerden birinin içinden,hissederken memnun ilk defa,hiç düşünmeden

Kırılmış Olurdu Birkaçı

Bana çok güldükleri için ben de üzerine gülmek istemezdim
Belki de sadece yapacak başka şey olmadığından
Bana sırıtırlarken rüya görmekten fazlasını istemezdim
Belki de kaçacak yerim olmadığından

Kırılırdı sabrım en ince yerlerinden
Aslında en güzel motiflerinden
Bulurdum kendimi tırnaklarımı yumuşak bir yanağa saplamışken
İsterken daha da fazlasını intikam denen bu medetten

Ağlarken sinirimden ve bağırırken çaresizlikten
Saplardım kendime kendimi ve batardım kendimde,kendimden geçerken
Kaçırırken son dönüşleri de aklıma sahip çıkmaya çıkan bu şeritlerden
Kesiklerle doluysa da büsbütün serilmiş ezilirim demeden

Kapatırdım kulaklarımı,tıkardım bilincime giden tüm yolları
Sıkardım gözkapaklarımı,kırışsa da erkenden her bir yanları
Susamış olsam da kalkmazdı kilitler dudaklarımdan,kuruyup dökülürken alları
Titremesin diye dilerken parmaklarım,açamazdı kalbim tıkanan damarları

Beklerken bir kurtarıcı
Elimde kalırdı kaşıntılı bir acı
Tırnaklarımın altındaki et parçaları
Ve tabii ki kırılmış olurdu birkaçı


Wednesday, July 29, 2009

Nasıl Dersiniz

Bir damla taşırırken okyanusları
Nasıl dersiniz...

Bir lamba yakarken akşamları
Nasıl dersiniz...

Bir damla ısınırken kışları
Nasıl dersiniz...

Nasıl dersiniz
Kesilirken haykıranların boğazları

Siz nasıl dersiniz
Dizmek kurşuna insanları
Hizaya sokmanın aynısı

Nasıl dersiniz efendim
Uzarken yarıklar ve bitmezken bağlanan bomba kabloları
Susarken nehirler ve çatlarken artık ayak izlerini tutmayan yatakları
Susarken birileri,susar birileri de kana,akarken birilerinin de kanı
Kızarken sevdiklerimize,kızarırken yüzümüz ölümcül utançlardan,yok telafi edilecek bir yanı

Siz nasıl dersiniz efendim!
Bulurken ruhlar güvenli ve sıcak rahimlerde sonlarını
Bulurken bilyeye benzer mermiler ya da kordan şişler onları
Bulurken meraklı bir fotoğrafçı,yıkık bir hastahaneyi ve içindeki cesetleri,hepsi kokmuş baştan aşağı
Bulurken hepimiz kabuslarımızda,bize özel cellatlarımızı


-Nasıl dersiniz?
-Bilemiyorum...

Sendin Sadece

Eğilmeye başladı bulutlar ve bırakmadılar bir kırıntı arkalarında
Yuvarlanıp çakılırken yeryüzüne savuştular her bir yana
Bembeyazdılar bir zamanlar ne olmuştu o parlak rüyalara
Buharlaşıp karışırken daha denizi taklid eden bir ufuğa

Ah,ama görememiştin o zamanlar,uzaklara sanmıştın bir başınayken
Bilememiştin ki sen neredesin o zamanlar,tuzaklara takılmıştın şikayet ederken
Yeni bir hayattan daha hemencecik bıkmışken ve seks bile seni tatmin etmezken
Kalakalmıştın aynanın karşısında,kilitlenip yansımana,göçen kuğuları fark etmeden

Yaklaştım sana hiçlikten çıkmış olsam da acelemi arkamda bırakmışçasına
Dokunmadan hissederken vücudunu görmüştüm seni dönerken kendinden,kendini kovalarcasına
Ancak çoktan vazgeçmiştin ve göremiyordun önünde dansedenleri alev almışçasına
Elini uzattığında dokunmak için,hatırlamıştın geçtiğini gerçeğin içinden artık pervasızca

Yanmak ister gibiydin,asırlar sonra dağlara kazınmış gölgenden hatırladığım kadarıyla
Ellerin havada ve bükülmüş bir boyunla kalmamıştı iskeletinden bir hatıra
Ama oradaydı biliyorum geçmişin ve burada işte anlatıyorum,bu hikaye çok eskilerden de olsa
Sordum sonsuz kere dönerken,sönerken kendine acıyan bir yıldızın etrafında

Sordun kendine neden diye neden ve neden diye
Bilmesen bile sordun neden diye ve herkese
Korktun ilk önce ya cevabım yoksa diye
Bıktın aramaktan ve oldu ağlamak tek amacın bundan böyle
Bilemeden,sendin halbuki tüm cevaplar,sendin sadece


Sunday, July 26, 2009

Waved

When you have long been separated from your lover
And you have long been decipated from your cover
When you have long been anticipated to be innocent as a flower
You will find yourself in a field of crimson clover

You have been tought not to act when the time demands
You have been drought not to react when the impact lands
You have been brought down not to stand up before the ants
Before those whose shadows cover your eyes,plunder the skies

I have been thinking
How you could imagine the paradises
Looking up through these boiling cauldrons
How you could see the glimmering colours
Other than this maddening red,wrapped within a tousend sins
Which are all's but ours

We would touch the perfection
We would make it even better
We would torch the corruption
We would put it behind a tether

Cry,for those now dead will never return
Cry,for death will ever return
Cry,for i will never return
Cry,for you shall find an eternal ecstasy in another turn
Cry,for to run away,it was your heart you had to burn



Friday, July 24, 2009

Hava Durumu-1

Havalar çok ısındığından evden de çıkmaz oldum artık
Gerçekten fenalık geliyor
Yani biliyorsun
Evcimen biri olmama rağmen
Üstüne bir de klimamız olmasına rağmen oturduğum yerde bile terliyorum
(ki ben zor terlerim)
Hep ben ben ben
Ya kim olacaktı?
Sözler verildi bana bir sürü,bu gidişle hiçbiri tutulmayacak
Bazen iyi davranılırken bazen gene 'geçici' kişi oluyorum
Sıkıntımı dile getirmekten bile sıkıldım
İroniye bak
Takdire şayan
Ben bile yapmadım halbuki
Bööö
...
Pencerelerime film çektim artık
Hani şu 1999'daki güneş tutulmasında
Bilimteknik almadığı için orjinalini elinde bulundurmadığından
Nalburvari yerlerden ucuza getirip ediği milletin,güneşi izlemek için
Benimki bilimtekniktendi
Kınalıada'daydım o gün
Yüzme kursunda
Sonra 'lisans'ım bile oldu oradan
...
Epeydir DP'nin ağır şarkılarını dinlememişim
Ne ilginçtir ki bazen iyi geliyor
Bazen vermediğim yanıtları/karşılıkları benim için veriyor
Böyle şarkılar
Şikayet etmeye de çekiniyorum doğrusu
Daha fazla sözün bozulması elimde kalacak tek şey olduğundan
Teknoloji ve sanattan başka şeyden zevk almaz oldum
Bakıyorum yani ortalığa
Ya estetik anlamda tatmin etmeli beni,ya da şaşırtmalı
İkisi birden olursa ne aalaa (şapkalı a'm yok)
Resim çizmekten boynum tutuldu bugün
Artık aynı yerde durmaktan herhalde
Spor yapıyorum halbuki
Özellikle omuz çalışıyorum
En kadifesinden ceketlere (ve kendime tabii) olan saygımdan ötürü
...
Ekonomik kriz denen şeyin asıl zararı psikolojik düzeyde
İnsanlar harcamaya tırsar oldu
Harcamasa mezara götürecek sanki
Gerçi intihar aşağı intihar yukarı konuşup üstüne bir de 'geleceğe yatırım' yapanlar var
ooo...


burçak okusun diye yazıyorum,...düdük.

Thursday, July 23, 2009

Öyle mi...

Sıkışıp kalmışız öyle mi
Çoktan sıkılmış bir avuç aptalın arasına
Havasız kalmışız öyle mi
Boktan da kokuşmuş cahil bir selin altında

Önümüze geçmişler öyle mi
Beklerken sırası gelmeyen sıralarda
Ölümüzü ezmişler öyle mi
Umarken biraz huzur en azından öteki hayatta

Zor gelmiş öyle mi
Uyanmak zor gelmiş sıcakken rüyalar
Loş gelmiş öyle mi
Gözlerin bakarken güneşe,halbuki açıklar

Yetmemiş öyle mi
Kullanmak kullananları dahi
Bitmemiş öyle mi
Bu açlık,hissettiğin,iğnelerken bebekleri

Bilirsin ki sonlar güzeldir
Bilirsin ki sonlar hüzünlüdür
Bilirsin ki sonlar ayrıdır
Sonlar uzaktır,bilirsin
Sonlardan kaçılamaz,bilirsin sen
Sonları beklerken
Başlarken bir fırtına daha
Deliren aklında
Kıvranan vücudunda
Kaynayan kanında
Ve gittikçe kıvrılıan dudaklarında
Sızlarken bir hatıra daha
Dün geceki maceradan kalma
Anlarsın ya...

Baştan başlar
Hep baştan
Ve en baştan
Ve hep baştan
Tepeden tırnağa
Dalarken kara sulara
Göremezsin bazen iç açıcı bir manzara
Batarken solgun mercanlara
Yem olurken umutların rengarenk balıklara
Hep baştan başla
Yeter ki başla
:)


Monday, July 20, 2009

Yakındaki Uzaklar

Uzaklarda olmak için gerekmez gitmek uzaklara
Uzaklardır çoğu zaman en yakında görünenler
Gözleri bozuk bir çocuk gibi aranır dururuz
Kırık camlarımız ve soğuk bir sisin ardından izleriz
Bu yalanlarla eğilip bükülmüş dünyayı
Umut ederiz tekrar kavuşmayı annemize
Bekleriz hayırsever birileri tutar elimizden diye
Götürür bizi diye uzaklara
Terketmez diye kalabalık yalnızlıklara

Sıkılırsak hep bir yerde durmaktan
Daralırsak aynı havayı solumaktan
Ve belki görmekten her gün aynı yüzleri
Bir örnek gülümser gibi yapan yüzleri
Bırakmak isteriz hepsini geride
Farkedene kadar biz koştukça battığımızı
Bu gül taklidi yapan sarmaşıkların dibine
Tutarız belki de hiç almadığımız nefesimizi
Bekleriz uzaklara varmayı
Bilmeksizin uzaklara vardığımızı
Uzakların da yakın olduğunu,çoktan vardığımızı

Bazen düştüğümüz için en azından kurtulduğumuzu sansak da
Belirene kadar tepeden bakan soluk gözler
Ki buna rağmen pek meraklı olan o gözler
Yaramaz bir işe sonumuz bile
Bıkarız bitmekten bile
Biteriz sonsuza dek
Sonumuz bile bitse bile
Biteriz
İzleniriz

Sunday, July 19, 2009

Yakınlık Meseleleri

Ben aslında hırslı biri değilim
Ama hep bir yakınlık hissetmişimdir
Güzelliklere
Bazen yüksek fiyatlarla gelen güzelliklere de...
Fiyatlar parayla ölçülemzdi her zaman
Bazen sabırla ya da anlayışla bile ödeyemezdim
En fazla gecikirdi elbette...
Maddi zevkler,evet
Hayır paragöz değilim,
Evet,öyle olanlar var ve onlardan hiç hoşlanmam
Geçmiş zamanlarda en azından fiziksel anlamda yakınımda dolananlar gibi
Onlar gibi ki artık yoklar onlar...
'Ben karides güveç alayım!'
'Eskalıp milanez lütfen!'
'Yanında da kırmızı şarap,ama iyi bağdan olsun!'

Yani bu işler böyle
Tamam belki pahalı zevklerim var ama hayattan keyif almaktan geliyor bu
Sonuçta ben de boş durmuyorum
Çalışmıyorum belki ama
Varlığımla bile katkım var evrene
Çok mu kendini beğenmişçe oldu?
Neyse,,doğruya doğru...

DG'de deri ceket €1400'müş
Ama değer
Neye göre mi?
Kalitesinden değil canım
Tasarımı güzel
Özel tasarlanmış kıyafetleri özel yapan şey
Onları az sayıda insanın giymesi değildir
Giyen belli insanların üzerlerinde onlara özgü bir halde durmalarıdır
E bana da yakışır
Yaşasın glamour diyoruz


Saturday, June 13, 2009

Kopuk Yörüngeler

Ne istersen yap dedi
Hayatını yaşa dedi
Ne istediğimi biliyordum
Ama yanılıyordum
Bu değildi rüyalarım
Bu değildi hayallerim
İhtiyacım olan değildi arzularım
Yalnız değilim derken
Yalan söyleyen hep benken
İlk defa değildi,yanılıyordum

Kumsalların arasında kuruyan bir vahaydı
Bir zamanlar okyanus olan iradem
Saçlardan kayan titrek parmaklardı
'Aslında'larla başlayan her bahanem
Tutunamayan dallarıydı
Bakımsız bir sarmaşığın,eğilip bükülen

Ne kadardı kendini salmak
Yaşamın sınırından salınmak
Daha mı güzeldi aşağıdaki sonsuzluk
Karanlık suları mı andırıyordu o boşluk
Hiç hatırlamadığın
Hiç affetmediğin
Kendin'inki gibi
Külleri havada asılı kalmış kapkara bir
Kalp...
Kırılmışsa da parçaları savrulmaya mahkum
Kopuk ve
Uzaklarda
Hiç huzur bulamayacak
Bir avuç ıslak toprakta

Beklemedim Ama

Zamanlar ince olduğundan
Göremezdin bazen,takılıp düşerken
Dökülürdü incilerin boynundan
Başlardın aramaya
Unutuverirdin ama neyi aradığını çok geçmeden

Bir zamanlar,diyecek gibi bakardın
Susardın daha başlamadan
Belki de anlam karmaşasından
Dururdu aklın,bekler gibi bir şeyleri
İçindeki uzaklara bakardın

Nefes alacak gibi kalkardın ayağa
Sıvıdanmış gibi küçük taburenin oralar
Dudakların hala yarı batıkmış gibi karanlığa
Yudumlardın korkakça birkaç damla hava

Gene dalardın ama
'Anlaşmıştık' diye seslenmeme rağmen ardından
Geriye bakmazdın ama
Baktıysam da renksiz bir güneşe,dalgalardan yansıyan
Beklemedim ama
Bu da sözümüz kadar anlamsız olduğundan