Friday, July 31, 2009

Bakmadın Geriye

Bakardın aşağılara,koşarken yamaçlara,yaklaşırken her adımda uçurumun kenarına
Nedendi bütün bu acele,ve neden hep sona kalırdın alacakken zamandan payını
Yatarken efendilerin kuş tüylü yastıklarda,nedendi bu çile çektiğin hayatta kalmak adına
Son damlasını dahi içemeden sen savurmuştu kavruran bir rüzgar onu da
Seni de savuracağı gibi yakında,çelimsiz ve kuru bir yaprak gibi,pek yakında

Direnmek istedin,bir amaç istedin,acı çekmek uğruna bir sebep istedin
Dilenmek değildi sana göre,gururluydun başını eğmek için fazlasıyla
Başını vurduğunda soğuk bir kayaya,işte o zaman fark edermiş gibi hissettin
Önemliydin ilk defa,bir hiç değildin,inanmıştın artık gideceğine hiç değilse bir an için olsa da
Gitmedin

Üzülürken aldığın her soğuk soluk için,sayarken dökülen dişlerinden dökülen buzları
Keserken dilini hiç sahip olmadığın,elmaz kabzalı keskin bir hançer gibi
Biliyordun artık bir şeyleri,bilen senin gibi nadide ve maznum bir güzelliğin değerini
Tek arkadaşın,tek yoldaşın,ve tek aşığın olmuştu şükranla karşıladığın bu yeni acı
Kestin bileklerini

Tekrar ve tekrar,hep yeni açılardan açılan yaraları bir sanar eseriymişçesine izledin
Sevgiyle ve hayranlıkla,şaşkınlıkla hatta,indikleri zamanlar derinlere
Kalbine söz geçiremezken hiç kimse,durdun bir anda,unutulmuş bir anda,gidemedin daha ileriye
Ama kalmadın da bizim bildiğimiz evrende,süzüldün başka diyarlara,dönüp bakmazken fanilere
Bakmadın geriye

Thursday, July 30, 2009

Özlem

Özlersin ya bazen bir şeyi hani kıskanmıştın bir zamanlar herkesten
Çıkmaz ya her şeye rağmen,ruhunu kazısan da sakatlanmış beyninden
Bıkmaz da kimseye rağmen,etseler de her türlü hakareti ona en kötüsünden
Terketmez ya seni buna rağmen,gücenmez utanç duysa da ihanetinden

Çoktan yitip gitmişken sen kendini içine attığın bu aynalı labirentlerden
Yoktan varolmuşçasına dolanır kendini boğazladığın bu kanlı çakıllardan geçerken
Dolunaya kemer atmışçasına şahlanan dalgalar bu cinayetin kanıtlarını derinlere çekerken
Oynaya oynaya süzülür paslı bir çapanın zincirinden aşağı,dökülen bir gemi sığdan seyrederken

Üfler melteme tutunan bir öpücük,izlerken geriye kalanları senden
Kırmızı yanakları soğuktan ya da üzüntüden titriyormuş gibi görünürken
Küfler sararken saçındaki çiçekleri,belirsiz bir nedenden hepsi bir bir çürürken
Farkedersin işte o anda,olmadığını ufkun düz bir çizgi ve eridiğini yıldızların sen yürürken

Açılır bin bir kapı her yanında,kucaklar gibi seni esnerler,sen hala nerede olduğunu anlamamışken
Seslenirler uzaklardan,duyarsın ama yanıbaşında tanıdık sesler,sen daha mantık yürütmemişken
Uzun bir adım atarsın,ilkmiş gibi bir coşkuyla ve gururla,vaziyeti hala hesaplamamışken
Dalarsın sana güzel gözükenlerden birinin içinden,hissederken memnun ilk defa,hiç düşünmeden

Kırılmış Olurdu Birkaçı

Bana çok güldükleri için ben de üzerine gülmek istemezdim
Belki de sadece yapacak başka şey olmadığından
Bana sırıtırlarken rüya görmekten fazlasını istemezdim
Belki de kaçacak yerim olmadığından

Kırılırdı sabrım en ince yerlerinden
Aslında en güzel motiflerinden
Bulurdum kendimi tırnaklarımı yumuşak bir yanağa saplamışken
İsterken daha da fazlasını intikam denen bu medetten

Ağlarken sinirimden ve bağırırken çaresizlikten
Saplardım kendime kendimi ve batardım kendimde,kendimden geçerken
Kaçırırken son dönüşleri de aklıma sahip çıkmaya çıkan bu şeritlerden
Kesiklerle doluysa da büsbütün serilmiş ezilirim demeden

Kapatırdım kulaklarımı,tıkardım bilincime giden tüm yolları
Sıkardım gözkapaklarımı,kırışsa da erkenden her bir yanları
Susamış olsam da kalkmazdı kilitler dudaklarımdan,kuruyup dökülürken alları
Titremesin diye dilerken parmaklarım,açamazdı kalbim tıkanan damarları

Beklerken bir kurtarıcı
Elimde kalırdı kaşıntılı bir acı
Tırnaklarımın altındaki et parçaları
Ve tabii ki kırılmış olurdu birkaçı


Wednesday, July 29, 2009

Nasıl Dersiniz

Bir damla taşırırken okyanusları
Nasıl dersiniz...

Bir lamba yakarken akşamları
Nasıl dersiniz...

Bir damla ısınırken kışları
Nasıl dersiniz...

Nasıl dersiniz
Kesilirken haykıranların boğazları

Siz nasıl dersiniz
Dizmek kurşuna insanları
Hizaya sokmanın aynısı

Nasıl dersiniz efendim
Uzarken yarıklar ve bitmezken bağlanan bomba kabloları
Susarken nehirler ve çatlarken artık ayak izlerini tutmayan yatakları
Susarken birileri,susar birileri de kana,akarken birilerinin de kanı
Kızarken sevdiklerimize,kızarırken yüzümüz ölümcül utançlardan,yok telafi edilecek bir yanı

Siz nasıl dersiniz efendim!
Bulurken ruhlar güvenli ve sıcak rahimlerde sonlarını
Bulurken bilyeye benzer mermiler ya da kordan şişler onları
Bulurken meraklı bir fotoğrafçı,yıkık bir hastahaneyi ve içindeki cesetleri,hepsi kokmuş baştan aşağı
Bulurken hepimiz kabuslarımızda,bize özel cellatlarımızı


-Nasıl dersiniz?
-Bilemiyorum...

Sendin Sadece

Eğilmeye başladı bulutlar ve bırakmadılar bir kırıntı arkalarında
Yuvarlanıp çakılırken yeryüzüne savuştular her bir yana
Bembeyazdılar bir zamanlar ne olmuştu o parlak rüyalara
Buharlaşıp karışırken daha denizi taklid eden bir ufuğa

Ah,ama görememiştin o zamanlar,uzaklara sanmıştın bir başınayken
Bilememiştin ki sen neredesin o zamanlar,tuzaklara takılmıştın şikayet ederken
Yeni bir hayattan daha hemencecik bıkmışken ve seks bile seni tatmin etmezken
Kalakalmıştın aynanın karşısında,kilitlenip yansımana,göçen kuğuları fark etmeden

Yaklaştım sana hiçlikten çıkmış olsam da acelemi arkamda bırakmışçasına
Dokunmadan hissederken vücudunu görmüştüm seni dönerken kendinden,kendini kovalarcasına
Ancak çoktan vazgeçmiştin ve göremiyordun önünde dansedenleri alev almışçasına
Elini uzattığında dokunmak için,hatırlamıştın geçtiğini gerçeğin içinden artık pervasızca

Yanmak ister gibiydin,asırlar sonra dağlara kazınmış gölgenden hatırladığım kadarıyla
Ellerin havada ve bükülmüş bir boyunla kalmamıştı iskeletinden bir hatıra
Ama oradaydı biliyorum geçmişin ve burada işte anlatıyorum,bu hikaye çok eskilerden de olsa
Sordum sonsuz kere dönerken,sönerken kendine acıyan bir yıldızın etrafında

Sordun kendine neden diye neden ve neden diye
Bilmesen bile sordun neden diye ve herkese
Korktun ilk önce ya cevabım yoksa diye
Bıktın aramaktan ve oldu ağlamak tek amacın bundan böyle
Bilemeden,sendin halbuki tüm cevaplar,sendin sadece


Sunday, July 26, 2009

Waved

When you have long been separated from your lover
And you have long been decipated from your cover
When you have long been anticipated to be innocent as a flower
You will find yourself in a field of crimson clover

You have been tought not to act when the time demands
You have been drought not to react when the impact lands
You have been brought down not to stand up before the ants
Before those whose shadows cover your eyes,plunder the skies

I have been thinking
How you could imagine the paradises
Looking up through these boiling cauldrons
How you could see the glimmering colours
Other than this maddening red,wrapped within a tousend sins
Which are all's but ours

We would touch the perfection
We would make it even better
We would torch the corruption
We would put it behind a tether

Cry,for those now dead will never return
Cry,for death will ever return
Cry,for i will never return
Cry,for you shall find an eternal ecstasy in another turn
Cry,for to run away,it was your heart you had to burn



Friday, July 24, 2009

Hava Durumu-1

Havalar çok ısındığından evden de çıkmaz oldum artık
Gerçekten fenalık geliyor
Yani biliyorsun
Evcimen biri olmama rağmen
Üstüne bir de klimamız olmasına rağmen oturduğum yerde bile terliyorum
(ki ben zor terlerim)
Hep ben ben ben
Ya kim olacaktı?
Sözler verildi bana bir sürü,bu gidişle hiçbiri tutulmayacak
Bazen iyi davranılırken bazen gene 'geçici' kişi oluyorum
Sıkıntımı dile getirmekten bile sıkıldım
İroniye bak
Takdire şayan
Ben bile yapmadım halbuki
Bööö
...
Pencerelerime film çektim artık
Hani şu 1999'daki güneş tutulmasında
Bilimteknik almadığı için orjinalini elinde bulundurmadığından
Nalburvari yerlerden ucuza getirip ediği milletin,güneşi izlemek için
Benimki bilimtekniktendi
Kınalıada'daydım o gün
Yüzme kursunda
Sonra 'lisans'ım bile oldu oradan
...
Epeydir DP'nin ağır şarkılarını dinlememişim
Ne ilginçtir ki bazen iyi geliyor
Bazen vermediğim yanıtları/karşılıkları benim için veriyor
Böyle şarkılar
Şikayet etmeye de çekiniyorum doğrusu
Daha fazla sözün bozulması elimde kalacak tek şey olduğundan
Teknoloji ve sanattan başka şeyden zevk almaz oldum
Bakıyorum yani ortalığa
Ya estetik anlamda tatmin etmeli beni,ya da şaşırtmalı
İkisi birden olursa ne aalaa (şapkalı a'm yok)
Resim çizmekten boynum tutuldu bugün
Artık aynı yerde durmaktan herhalde
Spor yapıyorum halbuki
Özellikle omuz çalışıyorum
En kadifesinden ceketlere (ve kendime tabii) olan saygımdan ötürü
...
Ekonomik kriz denen şeyin asıl zararı psikolojik düzeyde
İnsanlar harcamaya tırsar oldu
Harcamasa mezara götürecek sanki
Gerçi intihar aşağı intihar yukarı konuşup üstüne bir de 'geleceğe yatırım' yapanlar var
ooo...


burçak okusun diye yazıyorum,...düdük.

Thursday, July 23, 2009

Öyle mi...

Sıkışıp kalmışız öyle mi
Çoktan sıkılmış bir avuç aptalın arasına
Havasız kalmışız öyle mi
Boktan da kokuşmuş cahil bir selin altında

Önümüze geçmişler öyle mi
Beklerken sırası gelmeyen sıralarda
Ölümüzü ezmişler öyle mi
Umarken biraz huzur en azından öteki hayatta

Zor gelmiş öyle mi
Uyanmak zor gelmiş sıcakken rüyalar
Loş gelmiş öyle mi
Gözlerin bakarken güneşe,halbuki açıklar

Yetmemiş öyle mi
Kullanmak kullananları dahi
Bitmemiş öyle mi
Bu açlık,hissettiğin,iğnelerken bebekleri

Bilirsin ki sonlar güzeldir
Bilirsin ki sonlar hüzünlüdür
Bilirsin ki sonlar ayrıdır
Sonlar uzaktır,bilirsin
Sonlardan kaçılamaz,bilirsin sen
Sonları beklerken
Başlarken bir fırtına daha
Deliren aklında
Kıvranan vücudunda
Kaynayan kanında
Ve gittikçe kıvrılıan dudaklarında
Sızlarken bir hatıra daha
Dün geceki maceradan kalma
Anlarsın ya...

Baştan başlar
Hep baştan
Ve en baştan
Ve hep baştan
Tepeden tırnağa
Dalarken kara sulara
Göremezsin bazen iç açıcı bir manzara
Batarken solgun mercanlara
Yem olurken umutların rengarenk balıklara
Hep baştan başla
Yeter ki başla
:)


Monday, July 20, 2009

Yakındaki Uzaklar

Uzaklarda olmak için gerekmez gitmek uzaklara
Uzaklardır çoğu zaman en yakında görünenler
Gözleri bozuk bir çocuk gibi aranır dururuz
Kırık camlarımız ve soğuk bir sisin ardından izleriz
Bu yalanlarla eğilip bükülmüş dünyayı
Umut ederiz tekrar kavuşmayı annemize
Bekleriz hayırsever birileri tutar elimizden diye
Götürür bizi diye uzaklara
Terketmez diye kalabalık yalnızlıklara

Sıkılırsak hep bir yerde durmaktan
Daralırsak aynı havayı solumaktan
Ve belki görmekten her gün aynı yüzleri
Bir örnek gülümser gibi yapan yüzleri
Bırakmak isteriz hepsini geride
Farkedene kadar biz koştukça battığımızı
Bu gül taklidi yapan sarmaşıkların dibine
Tutarız belki de hiç almadığımız nefesimizi
Bekleriz uzaklara varmayı
Bilmeksizin uzaklara vardığımızı
Uzakların da yakın olduğunu,çoktan vardığımızı

Bazen düştüğümüz için en azından kurtulduğumuzu sansak da
Belirene kadar tepeden bakan soluk gözler
Ki buna rağmen pek meraklı olan o gözler
Yaramaz bir işe sonumuz bile
Bıkarız bitmekten bile
Biteriz sonsuza dek
Sonumuz bile bitse bile
Biteriz
İzleniriz

Sunday, July 19, 2009

Yakınlık Meseleleri

Ben aslında hırslı biri değilim
Ama hep bir yakınlık hissetmişimdir
Güzelliklere
Bazen yüksek fiyatlarla gelen güzelliklere de...
Fiyatlar parayla ölçülemzdi her zaman
Bazen sabırla ya da anlayışla bile ödeyemezdim
En fazla gecikirdi elbette...
Maddi zevkler,evet
Hayır paragöz değilim,
Evet,öyle olanlar var ve onlardan hiç hoşlanmam
Geçmiş zamanlarda en azından fiziksel anlamda yakınımda dolananlar gibi
Onlar gibi ki artık yoklar onlar...
'Ben karides güveç alayım!'
'Eskalıp milanez lütfen!'
'Yanında da kırmızı şarap,ama iyi bağdan olsun!'

Yani bu işler böyle
Tamam belki pahalı zevklerim var ama hayattan keyif almaktan geliyor bu
Sonuçta ben de boş durmuyorum
Çalışmıyorum belki ama
Varlığımla bile katkım var evrene
Çok mu kendini beğenmişçe oldu?
Neyse,,doğruya doğru...

DG'de deri ceket €1400'müş
Ama değer
Neye göre mi?
Kalitesinden değil canım
Tasarımı güzel
Özel tasarlanmış kıyafetleri özel yapan şey
Onları az sayıda insanın giymesi değildir
Giyen belli insanların üzerlerinde onlara özgü bir halde durmalarıdır
E bana da yakışır
Yaşasın glamour diyoruz