Thursday, February 3, 2011

Gergin Vajinalar:6

Uyan.Uyan.Uyan.Uyan.Uyan...Fatma gözlerini o kadar hızlı açtı ki görüşü parlak ışığın içinde paramparça oldu.İstenmeyen bu aydınlık azalmaya başladığında yavaş yavaş kelebekli perdeyi,pencere mermerini ve kalorifer suyunun duvarda bıraktığı kahvrengi paslı kalıntıları gördü. Doğrulduğunda başı dönüyordu ama kendinisi enerjik hissediyordu. Saat henüz oldukça erkendi. Önceki gece ne halde yattığı düşünülürse bu kadar erken uyanabilmiş olduğuna sevindi. Anlaşılan umduğu üzere rüya görmemeyi başarmıştı.
Ekmek almak için sokağa çıktığında yolun karşısında duran köhne gecekondunun yıkılmakta olduğunu gördü.Buldozer çatıyı parçaladıkça eski evin içinde kalmış iç karartan anılar da güneş ışığı altında ortadan kalkıyordu. Çarpışan molozları gürültüsü arasında terliklerini sürterek bakkala kadar yürüdü. Yol kenarındaki çöplerden dayanılmaz bir koku yayılıyordu. Ne var ki yüzsüzce parlayan güneş her şeyi daha katlanılabilir kılıyordu. Ekmeğin ucunu kemirerek evine dönerken kara sokak çocuklarına takıldı gözü. O kadar büyük bir şiddetle bakıyorlardı ki Fatma'ya bir an için tehtid edişmiş hissetti ve adımlarını hızlandırdı. ''Abla!'' .Arkasına dönüp bakmaya cesaret edemedi. ''Abla! Baksana!'' Sesler arttı ve annesinden öğrendiği gibi bağırıp çağırmak için arkasını döndü. Ne var ki hazırlandığından farklı bir tepki vermesi gerektiğini anladı ama ne olduğunu da bilmiyordu. Çocukların hepsi birden yırtık eşofmanlarını indirmiş ufacık penislerini alabildiğine kuvvetle Fatma'ya doğru sallıyorlardı. Bir yandan gülüyor,bir yandan laf atıyorlardı. İçlerinden bir tanesi ''İster misin bundan?'' diye bağırdı. Ve bu fesatla yaşlanmş çocuk sesi Fatma'yı kendine getirdi. Arkasını dönüp hiçbir şey demeden koşar adımlarla evine döndü.
Kahvaltı hazırlarken ekmek keserken az önce başına gelen olayları sindirmeye çalışırcasına yavaş ve uzunca nefes alıyordu. Dikkati dağıldığı için parmağını kesti. Açık kırmızı kan ekmeğin üzerine damladı ve açan çiçekler gibi bir desen oluşturdu. Fatma'nın sanata ne ilgisi vardı ne de kendisi sanatsal bir etkinlikle bulunurdu. Ne var ki yayılan kanın oluşturduğu görüntüyü öylece izlemek istedi. Yerlere de damlıyor olmasa kağıt havluya doğru koşup bu anlaşılmaz anı bozmayacaktı.
Tekbaşına küçük balkondaki küçük masada yemeğini yerken gri çatıların arkasında yükselen gökdelenlere baktı. Zengin insanlara hiç özenmediği gibi genelde küçümserdi. Paralarıyla kendilerini haklı gören kişiler midesini bulandırıyordu. Belki okulunda da babasının aylığına denk gelen fiyatta botlar giyen kızlarla bu yüzden anlaşamıyordu. Gene de,merak etmeden de olmuyordu değil mi. Düşünmeden ,nasıl olurdu ,ben olsaydım o botların içinde diye...

No comments:

Post a Comment