Mart 2010
Mart 2010
Dokunduğum insanlar geçit kapıları gibiydi ve onları turuncu sarı karışımı aydınlık bir ışın yumağı olarak görüyordum.Ne var ki vücutlarının ana hatları belirgindi. Birisine dokunduğumda o da benim bir parçama dönüşüyordu ve gittikte artıyorduk büyümese de boyutumuz. Daha parlak ve reaktif bir hale geliyorduk. Başka insanlara dokununca onlar üzerinden bir sıçrama yaşıyorduk ve gene seçenekler vardı ve sarımtrak ışıklar karanlığın içinde. Her zaman bir seçenek vardı gidecek yerler vardı. Çok güzeldi. Hızlıydı,endişesizdi saftı ve karmaşıktı .Sevdim.Uyandığımda fiziksel olarak 60 kilogramlık altın külçe gibi hissetsem de psikolojik olarak onarılmıştım.
No comments:
Post a Comment